Servet Camgöz

Biz böyle miydik, böyle mi olacaktık?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk insanı böyle miydi dedirten, 15-20 yıl önce haberlerde ABD’de duyduğumuz okul basma, sokaklarda silahla gezme, pompalı tüfekle komşu vurma gibi  garip, üzücü haberleri artık bizler de yaşar olduk. Nasıl oldu da bu hale geldik diye sorgularken geniş boyutludüşünmek gerek. Acabalar, yoksalar o kadar fazla ve önemli ki uçları bugünlere kadar getirebilir.

Gündem nasıl belirleniyor acaba?

 

Ülkede beslenme, ekonomik yetersizlik, işsizlik gibi ana konular varken televizyon kanallarında  bir anda ve tüm kanallarda başlayıveren lüks yemek yapma programları. Ekran başında uyutmanın ilk ve galiba en yaygın ayağı. Yemek yarışma programları ayrı ise ayrı bir konu. Birbirlerini aşağılayıcı  dille eleştiren ev kadınlarının çeyrek altın ödüllü, boş konuşmaya dayalı, düşük seviye canlı yayınları. 

Tüm kanallarda, her gün.

 

Eğitim sisteminde öğrencilerin yarış atı gibi sadece sınav maratonuyla hafta sonları bile çalıştırıldığı, Yurttaşlık derslerinin kaldırıldığı ortamda, 23 Nisan’ı Cumhuriyet Bayramı olarak yanıtlayan üniversite mezunlarının katıldığı adı para ile anılan zincir yarışma programları.

 

Biri yer milyon açlar bakar dedirten, birden önemli yapılıveren, yedikleriyle gurmeliğe terfi eden bilgiç, kilolu  kişilerin yemekleri kameranın önünde ağır çekim ağızlarına  götürüp çiğnemelerinin dakikalarca sürdüğü  tat beğenmeme, puan verme, hor görme yemek yaptırma programları.

 

Silahlı kuvvetlerimizin saygınlığına, gizliliğine çomak sokmak, yıpratmak için yapıldığı izlenimi veren, kışlalarda çekilen, bazen komedi, bazen alay, bazen saçma aşklar, bazen yere düşen Kemalpaşa tatlısına  selam duran komutan görüntüleri. Manken kızları askere alıp cinselliği askeri üniformaya indirgeyen, subay aşklarıyla uzayan garip  yaklaşımlar işleyen filmler, diziler.

 

Hayvan sevgisi adı altında ama medeni ülkelerde asla olmayan sahipsiz, başıboş köpeklere aşırı dokunulmazlık yaratan, 90’lı yılların sonunda birden başlayıp gelişen bir değişik aşırı ilgi. İnsan sevgisinin önüne geçen, Belediye yetkilileri saldırgan, kuduz köpekleri almak istediğinde bile etraflarında oluşuveren çoğu kültürlü, 

hukuk bilir  gurupların etkili çıkışları! Hayvan saldırılarının arttığı ortamlarda bile birbirine düşen mahalle sakinleri.

 

Her televizyon dizisinde mutlaka yer verilen eşcinsel erkek karakterler.  Konuşması, giyimi, hareketleri, lüks yaşamı ile bir nevi özendirici rol oynayan başrol altı karakterler. Tesadüf mü?

 

Üretimin ü’sü bulunmayan, gösteriş, lüks yaşantı, sürekli tüketime sevk eden; fabrikalarda, atölyelerde, pazarlarda değil lüks gökdelenlerdeki reklam şirketlerinde geçen konusuz dizi filmler.

Moda ve marka kıyafetlerle, sürekli elde son model cep telefonlarıyla gizli reklam yapan, birbirinin alnına silah dayama sahnelerini artık olağan gösteren sözde diziler.  

Her dizide, her bölümde sıklıkla gösterilen silahlı çeteler, iri silahlı, hukuk dışı işlerin döndüğü kareler. Hele bir de internet üzerinden, farklı yollardan, şifreli kanallardan izlettirilenler var ki izahı mümkün değil.

 

Kutsal değeri olan inanış ve ibadet olgusunu gündelik malzeme gibi kullanan, yollarda sarıkla, cübbeyle gezen, sıkışınca yol ortasında, ana caddede bile namaza duruveren gizli ajan gibi tipler ve maalesef onlara inananlar.

 

Reklamlarda bile şu iyidir, bunu tercih edebilirsiniz yerine “haydi al”, “ne duruyorsun hemen al”, eski olup olmadığına bakmadan “evdekini at, son modeli al” , “sen hala ilkel modeli mi kullanıyorsun” gibi ihtiyaca değil sadece harcamaya yönelik, bilgi vermeyen emreden tüketim reklamları. Alamadığı zaman mutsuz olan, eksik hisseden gençler.

 

Sağ-sol kışkırtmasıyla toplumun en kargaşalı günlerinde dahi Kıbrıs barış harekatı gündeme gelince tek yumruk olabilen Yüce Türk Milleti hep büyük sorundu onlar için. Bu yıkılmaz beton harcının içine çöp, plastik atık, yonga, boş teneke, odun, yırtık çuval, çürük tahta atılması gerekliydi. Farklı coğrafyalardan Türklükle alakası olmayan hatta düşman, kaçak yollarla suriyeli, afrikalı, arap, ermeni, afgan, kenyalı, 

somalilileri katmak inşaatın sağlamlığını bozmak  için önemliydi. Bir daha savaş hali olursa ben varım diyecek Vatan sevdalısı kalmasın, olmasın diye.

 

Sporun futbol ağırlıklı ticari hale dönüştürülerek takımlarının isminin önüne reklam

isimleri koyarak ciddiyetsizlik yaratılması, ilginin azalması, olan ilginin şiddete kayması.

 

Çay kültürümüzü yok eden yabancı şirket zincirlerinin kahve, kafe, Coffe, latte matte

istilaları.

 

Dilde bağımsızlığımızı eritmeyi hedef alan yabancı sözcük kullanma hayranlıkları, tabela çöplüğü, ne söylediği anlaşılmayan entel tartışma programları. Türkçesi varken ingilizcesini söylemeyi entellik, arapçasını söylemeyi ilahilik zannettiren garip ortam. 

 

Askerlik yapmamayı işleyen,  vatani görevimizi hor gören, menşei, parasal desteği gizemli, şerefli Ordumuzu kötüleme, soğutma, bölme kampanyaları, internet sayfaları, örgütlenmeleri.

 

Yine bu köşede “Bu Nedir?” diye bir yazımda paylaşmıştım, bir 10 Kasım günü boğaz köprüsünden geçerken saat 9’u beş geçe amerikalı bir gazetecinin yaşadıkları ve şaşkınlık yazısını. Belki de bu kötüleme saldırılarının, tek vücut davranan Türk halkına çoklu kulvardan saldırının miladı o yazı olabilir.

 

Daha bir sürü  konu, kışkırtma vardır. İlk aklıma gelen nifak tohumları böyle.

Toplumu bölmek, germek, bencilleştirmek, birbirlerine selamı bitirmek, hissettirmeden, yaşaya  yaşaya olumsuz çarkın içine sokmak böyle oluyor galiba.

 

Dünyayı çöplükleri gören, coğrafi konumumuz itibariyle mutlak elde etmek istedikleri güzel yurdumuzu ele geçirmek isteyenlerin Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yumruğundan sonra  başvurdukları yol herhalde. Bir çok kulvardan, gereksiz tartışmalarla  toplumu bölmek, kendi aralarında çoğu boş tartışmalar yaratarak toplumsal birlikteliği zayıflatmak, güncel olaylar yerine boş yemek tarifleri konuşturmak, arada istediğini yürütmek, istediğini satmak, istediğini almak.

Dileriz  sonuca ulaşamazlar.

Düşman belli, kulvar çok.

 

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurtardığı güzel Ülkemize, hemşehrilerimize, tüm dostlara Ankara’dan selam olsun.  

Biz böyle miydik, böyle mi olacaktık?
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!