Cumhuriyet Halk Partisi Tarım ve Hayvancılık Komisyonu Bakacak Kırsal Mahallesi’nde düzenlediği üretici bilgilendirme toplantısında CHP’nin tarım ve hayvancılık politikaları anlatıldı. Veteriner Hekim Oğuz Şenol başkanlığındaki Tarım Komisyonu üyeleri tarım ve hayvancılık sektöründeki yaşanan sorunları ve iktidarın yanlış politikalarını anlatarak CHP’nin bu konularda çözüm önerileri hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
POLİTİKA / Ömer Kantarlıoğlu / Veteriner Hekim Oğuz Şenol tarafından Bakacak Kırsal Mahallesi’nde yapılan bilgilendirmede tarım ve hayvancılık sektörünün günümüzde yaşanan sorunlarına değindi. Şenol, 2006 yılında çıkan Tarım Kanununun gerektiği gibi uygulanmadığını söylediği bilgilendirme toplantısında ayrıca CHP’nin vaatlerini üreticilerle paylaştı.
“TARIM KANUNU UYGULANMIYOR”
Sözlerine 2006 yılında çıkan Tarım Kanununun gerektiği gibi uygulanmadığı bilgisini vererek başlayan Veteriner Hekim Oğuz Şenol, “2006 yılında çıkarılan Tarım Kanununa göre ülkemizin milli gelirinin yani Türkiye’de toplanan vergilerin yüzde 1’i üreticiye destek olarak verilmesi gerekiyor. Buna göre örnek olarak o yılda toplanan vergi 500 milyarsa, bunun yüzde 1’i olan 5 milyar TL üreticiye destek olarak verilmesi gerekiyor. Neden? Çünkü kanun böyle. Ama peki öyle mi oldu? Kesinlikle hayır. İktidar kanun falan dinlemiyor. Kanunun çıktığı 2006 yılından 2023 yılına kadar olan 17 yıldır bu kanun hiç uygulanmadı. Sonuç olarak bu süre içinde Tarım Kanunu gereği üreticiye verilmesi gereken 376 milyar TL yerine sadece 165 milyar lire destek olarak hem de aylarca gecikmeli verildi. Yani üreticinin hakkı olan 211 milyar lire kanuna rağmen verilmedi. 17 yılda üreticiden çalınan bu milyarlar mültecilere, müteahhitlere, 5’li çetelere, yandaşlara aktarıldı.
“YENİ TARIM KANUNUNUN GETİRDİĞİ SORUNLAR”
Meclise getirilen Torsa Yasa taslağı ile bazı değişiklikler yaşama geçirilecek. Bu taslak yasalaşırsa; kimin nerede ne ekeceğine Tarım ve Orman Bakanlığı karar verecek. Bakanlık izni olmadan tarlasına ekim yapanlar önce uyarılacak, eğer bir yıl sonra izinsiz ekim yaparsa 5 yıl süreyle desteklerden yararlanamayacak ve ayrıca para cezası ödemek zorunda kalınacak. Ayrıca “sözleşmeli çiftçi” sistemi getiriliyor. Çiftçi bakanlığın belirlediği ürünleri sözleşmeli olarak üretmek zorundadır. Sözleşmeli üretime uymayanlara yaptırımlar ve cezalar uygulanacak. 2 yıl üst üste ekilmeyen tarım arazileri, çiftçinin elinden alınarak diğer kişi ve kurumlara kiralanacak. Tarımsal destekler bundan böyle Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) göre değil, bakanlığın belirlediği sisteme göre ödenecek. TMO’nun raporuna göre 2023 yılında buğday ve arpanın ekiminin artırılması, buna karşın pamuk ve ayçiçeği ekiminin azaltılması öngörülüyor. Oysa Ayçiçek yağı ve pamukta dışa bağımlılığımız gittikçe artıyor. Bu arada şunu da söylemek isteriz; tarımda yurt içi ve yurt dışı talepler, bölgelerimizin iklim koşulları gibi konular dikkate alınarak bilimsel veriler ışığında elbette “üretim planlaması” yapılmalıdır. Bu planlana yapılmazsa bir yıl para eden bir ürün, ikinci yıl ihtiyaçtan fazla olması nedeniyle dibe vurabilir ve üretici ciddi zararlar edebilir. Ancak bunu adeta polisiye tedbirlerle, cezalarla yapmak asla CHP’nin yöntemi olmayacaktır” diye konuştu.
“KOMEDİ GİBİ İNDİRİMLER MÜJDE DİYE SUNULUYOR”
Hükümet tarafından yapılan indirimleri müjde gibi sunulmasını eleştiren Oğuz Şenol, “Mazot, elektrik, yem, gübre, ilaç gibi üretici girdilerinin olağanüstü artması nedeniyle son yıllarda hayvancılığımız büyük darbeler yedi. Yüzbinlerce süt hayvanımız kesime gönderildi. Hayvan varlığımız hızla azaldı. Bunun sonucunda hayvansal ürünlerin fiyatları artınca tüketim azalmaya başladı. Şimdi yıllardır zarar eden üreticinin çığlığını duymayan iktidar, bugünlerde üreticinin kazanmaya başladığı üç kuruşa göz dikerek, yurt dışından hayvan getirme kararı aldı. Bu ithalat lobilerini kayırmaya yönelik rezil politikanın yarar yerine zarar getirdiğini 20 yıldır öğrenemediler. Gübre ve yemde yapılan minik indirimleri müjde diye sunmak, üreticiyle alay etmekten başka bir şey değildir. 2002 yılı ile 2020 yılları arasında gübre fiyatları tam yüzde 742 artmışken, geçtiğimiz 1 yılda da ayrıca fiyatlarındaki artış yetmezmiş gibi yüzde 193 artış daha yaşanmıştır. Bu durumda “gübrede yüzde 13 indirim müjdesi veriyoruz” demek adeta üreticiyle alay etmektir. Yemde ise 2002 ile 2020 yılları arasında yüzde 952 oranında artış yaşanmışken, üstelik son 1 yılda da yüzde 141 artış olmuşken yüzde 5 indirim yine müjde gibi sunuluyor. Üretici ile adeta alay ediliyor. Üstelik bu minik indirimler sadece Tarım Kredi Kooperatiflerinde geçerli. Gübrede yüzde 95, yelde ise yüzde 65 dışa bağımlıyız. Bu da dolardaki artış devam ettiği sürece hammadde fiyatlarının artacağı ve zamların kaçınılmaz olacağı anlamına geliyor. Oysa dünyada gübre fiyatları hızlı bir düşüş içindedir” ifadelerini kullandı.
“TARIM ÜRETİCİSİNİN DURUMU”
Tarım ve hayvancılıkla uğraşanların günümüzde yaşadığı sorunlar hakkında bilgiler veren Oğuz Şenol, “2002 ile 2020 arasındaki 18 yılda 3,5 milyon hektar tarım arazisi üretimden çıkmıştır. Daha açık bir deyimle Ankara ve İstanbul’un toplam büyüklüğü kadar ekilebilir verimli arazi boş kalmıştır. Ektiği her üründen zarar eden çiftçimiz, tarlasına küsmüş, girdileri karşılayamadığı için ekip biçmekten vaz geçmiştir. Bu süre içinde nüfusumuz 67 milyondan 84 milyona çıkmasına rağmen, toplam kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 765 binden 2 milyon 110 bine düşmüştür. Yani toplam 654 bin çiftçi üretimden ayrılmıştır.
2002 yılında çiftçilerimizin bankalara olan borcu sadece 2,4 milyar TL iken, 2022 yılında bu borç tam 109 kat artarak 261 milyar TL’ye çıkmıştır. Çiftçimiz sadece devlet bankalarına değil, özel bankalara da borçlanmış, bu borç kıskacı altında birçok üretici öz varlığını yitirmiş, icra dosyaları hızla artarak tam 3 milyar liraya ulaşmıştır. Bu iktidar döneminde üreticimiz “paraya takla attırmayı” öğrenmiş, o bankadan aldığı krediyle diğer bankanın borcunu kapatmaya çalışmış, ancak sonuçta bir kısmı çaresizlikle baş başa kalmıştır. Kapısında traktörü olan bir kısım çiftçi traktörü kendisinin sansa da aslında o traktör bankanındır. Damındaki inekeler içinde aynı şey geçerlidir. 2022 yılı itibariyle ülkemizdeki 14 milyon hektar civarındaki ekilebilir tarlanın yüzde 17’si bankaların eline geçmiştir.
“HAYVAN ÜRETİCİNİN DURUMU”
Süt ve besi hayvancılığı yapanlar son birkaç aya gelene kadar çekmedikleri çile, yemedikleri darbe kalmadı. Özellikle sağmal hayvanları olanlar adeta yok olmakla karşı karşıya kaldılar. Yem, gübre, mazot, ilaç gibi girdilerde meydana gelen daha önce sözünü ettiğimiz inanılmaz artışlar, güzelim süt ineklerinin kesilmesi gibi ülke ekonomisi açısından adeta bir çöküşe yol açtı. Sadece ülke ekonomisi değil, memleketimizin hayvancılık açısından temel taşı olan “aile hayvancılığı” da büyük yıkıma uğradı. Son bir yıl içinde 1 milyonu aşkın süt ineği kesime gönderildi. Bu sadece süt hayvancılığında değil, besi hayvancılığında da krizi tetikledi. Çünkü “ana yoksa dana da yoktur” prensibi kaçınılmaz bir gerçektir. 2007/2008 yıllarında hayvancılığımızın yaşadığı krizden ders almayan iktidar, bu konudaki ithalata dayalı yanlış politikasına devam etti. 2010 yılından itibaren ithal edilmedik hayvancılığa dayalı ürün kalmadı. Canlı damızlık hayvan, düve, besi danası ithalatında ısrar edildi. İnanması güç ama karkas et, tereyağı, süt tozu hatta ve hatta kurbanlık hayvan bile ithal edildi. Bizim üreticimiz can çekişirken, yabancı ülkelerin üreticilerine milyarlar kazandırıldı. Tarım ülkesi Türkiye 2020 yılında 6 bin 500 ton saman bile itham etti ve 21 milyon dolar saman parası ödedi.
“GÜNÜMÜZDE DURUM NASIL”
Bu günlerde tarım yapan üretici domatesten, biberden, hatta buğdaydan bile önemli sayılacak paralar kazandı. Birçok tarım ürününde de durum böyle. Ancak bunun nedenini çiftçimizde, biz de gayet iyi biliyoruz. Binlerce hektar tarım alanı zarar edildiği için ekilmedi. Buna pandemi koşulları da eklenince üretim düştü. Böylece çiftçimiz adeta “sahte bir cennet tablosu” ile buluşmuş oldu. Mahsulünün iyi fiyat yapmasında iktidarın en küçük bir katkısı yoktur. Eğer planlı ve bilimsel, üreticiden yara bir tarım politikası uygulanmazsa üreticinin 5 kilogram domates satarak ancak 1 bardak çay içebileceği, sözleşmesine rağmen üç kuruş domates parasını almak için 1 yıl beklediği günler uzakta değil.
Süt hayvancılığında da durum farklı değil. İnekler kesilince, doğurganlık azaldığı için dana sayısı ve süt miktarı azaldı. Son bir yıl içinde süt miktarında yüzde 6,9’luk azalma yaşandı. Böylece düne kadar “yemini benden almazsan, bütünü almam” diyen süt fabrikalarının kibirli temsilcileri günümüzde “lütfen sütünü bize ver” diye üreticinin kapısında yatmaya başladı. Et Süt Kurumu isimli iktidar yanlısı kurumun verdiği fiyatlar artık geçerli değil. Karkas ette de durum aynı. Fiyatlar aylık değil günlük yükseliyor. Bugün kesim fiyatı 185 lira, yarın ne olacağı belli değil. Gerekli önlemleri zamanında alamayan iktidar yine ithalat silahına sarıldı. Yani yıllarca çığlığını duymadığı üreticiye “yurt dışından hayvan getireyim de gününü gör” demeye başladı. 21 yılda ithalatın çözüm olmadığını, durumu daha da kötüleştirdiğini öğrenemediler” değerlendirmesinde bulundu.
“PEKİ CHP TARIM VE HAYVANCILIKTA NE YAPACAK”
Bakacak Kırsal Mahallesinde üreticilere CHP’nin tarım ve hayvancılık politikalarını anlatan Oğuz Şenol şu bilgileri verdi:
“Hem üreticinin kazanabilmesi hem de tüketicinin satın alabilmesi için bütün dünyada uygulanan tek kural vardır. “devletin üreteni desteklemesi” İşte bu nedenle Tarım Kanununun 21’nci maddesi uyarınca üreticiye verilmesi gereken milli gelirin yüzde 1’inin tamamı müteahhitlere, yandaşlara, mültecilere değil, gerçek hak sahibi olan üreticiye verilecektir. Bu destek her yılın Ekim ayında “paşin” olarak ödenecektir. Banka ve TKK’ların kredi, su ve elektrik borçlarının faizleri kesinlikle silinecek ve ana para üreticinin gelirine göre uygun şekilde taksitlendirilecektir. Tarımsal üretimde kullanılan mazottan kesinlikle KDV ve ÖTV gibi vergiler alınmayacak, böylece mazotta ciddi bir ucuzlama yaşanacaktır. Çiftçinin gübre ve tohum maliyetinin yüzde 50’si destek olarak geri verilecek. Üründe taban fiyatı uygulanacak ve bu fiyat ürün ekilmeden 1 yıl öncesinde açıklanacaktır. Ayrıca buğday, mısır, arpa gibi hububatlarda, Ayçiçeği, pamuk, kanola gibi yağlı tohumlarda ve tüm bakliyatta devlet alım garantisi verecektir. Tarımsal sulamada kullanılan su ve elektrik faturası, hasattan sonra tahsil edilecek, tarımda indirimli elektrik tarifesi uygulanacaktır. Tarımsal destekleme ödemelerine hiçbir şekilde haciz ya da bloke konulmayacaktır. Üretimde kullanılan traktör, biçerdöver gibi tarım araç ve ekipmanları ile canlı hayvanlar haczedilmeyecek, doğrudan gelir desteği kapsamında yapılan ödemelerden vergi ve banka komisyonu kaldırılacak. Hasat öncesi ve hasat döneminde ithalata kesinlikle izin verilmeyecek. Hayvancılıkta üretici girdi fiyatları karşısında üretici ezdirilmeyecek. Parite uygulamasına gidilecek. Süt üreticisi 1 kilogram süt satarak 1,5 kilogram yem, besicimiz de 1 kilogram et satarak 25 kilogram yem alabilecek. Tarım ve hayvancılıkta gençler ve kadınlar için özel teşvikler uygulanacak. Kadınlar ve 30 yaş altı gençleri tarımda istihdam edebilmek için onların SGK primleri devlet tarafından ödenecek. Çiftçinin BAĞ-KUR primlerinin ödenmesi hasat sonu faizsiz olacak şekilde planlanacak, ancak çiftçi bu arada tam sağlık güvencesinden yararlanacak. Günümüzde kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın yaş ortalaması Balıkesir’de 59,5, şehirde yaşayanların ise 30,5’dur. Bu kırsal kesimde nüfusun hızla gençleşmesi için gençlere hazine arazisi kiralama, iş sermayeli ve düşük faizli kredi gibi teşvikler sağlanacaktır. Mülkiyeti Hazine’de kalma şartıyla arazilerin kiralanması ve kira bedelinin hasat sonunda ödenmesi sağlanacaktır. Suni tohumlama ücretsiz hale getirilecek. Toprak analizi zorunlu hale getirilecek, analizlerin ücretsiz yapılması sağlanacak. Mazot, gübre, yem ve tohumun destekleri öyle ayyarca geciktirilmeden kısa süre içinde ödenecek. Karma yem araçlarına sahip olmayan üreticilerin, bu araçlar sahip olması sağlanacak. Küçük aile işletmelerinde ücretsiz proje desteği sağlanacak. Ziraat Bankası yeniden üreticinin bankası olacak, zirai kredilerin geri ödemeleri hasada göre ayarlanacak. Köy okulları, sağlık ocakları yeniden açılacak.”