SİYASET VE SOKAK
Siyasette gündem yaratmak çok önemlidir. Gündemi belirleyen her zaman bir adım öndeyken yaratılan gündemin peşinden giden ise boşa kürek çeker.
AKP’nin iktidara gelmesinin ve 18 yıldır iktidarını korumasının en büyük nedeni, gündemi belirlemeleri ve bunun üzerinden yarattıkları algıyla sonuca gitmeleridir.Peki, durum hala öylemi veya bundan sonrada öylemi olacak?
Hani şu “Covid-19 sonrası hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” deniliyor ya; buna inananlardanım.Dünya, pandemi dönemiyle yoksullukların, eşitsizliklerin gerçek nedeninin kapitalist sistem ve bu sistemin yarattığı emperyalizm olduğunun daha da farkına vardı.
Siyaset ve Ekonomi ayrılmaz bir parçadır. Biri çökerse diğerinin çökmesi de kaçınılmazdır.
Yerkürenin tamamı Covid-19 salgınının yarattığı etkiyle beraber, siyasi ve ekonomik çöküntü tehlikesi ile karşı karşıya. Partili Cumhurbaşkanımız ve Damadına göre Türkiye için böyle bir tehlike söz konusu değil. Zira ülke olarak bu pandemi döneminden güçlenerek çıkacağımızı söylüyorlar.İnşallah yanılırım ama sanmıyorum…
Düze çıkacağımızı ve güçleneceğimizi tek başına söylemek yeterli değil.
Rant ve hizmet ekonomisi ile çarkını döndürmeye çalışan bir ülke olarak nasıl güçlenerek çıkacağız?
Sanayimiz hala montaj ağırlıklı, makina ve imalat sanayin yeterli düzeyden çok uzakta, teknoloji ithal eden bir ülkesin, yabancı sermayeye tanınan imtiyazlar ortada, ülkenin yeraltı kaynaklarını kamu yararına yeterli düzeyde kullanamıyorsun, yerli sermayen kazancını istihdamı artıracak yerli ve milli yatırım yapma sorumluluğunda ve kültüründe değil, bıraktım ihracatı kendi kendine yeten bir tarım ülkesi bile değiliz.
Uzun lafın kısası; ekonomi ve siyasette tam bağımsız olmayan bir ülkenin pandemi sonrasını fırsata çevirip güçlenerek çıkması oldukça zor. Türkiye’de siyasi ve ekonomik çöküntü var mı?Var…
Üstelik bu çöküntü Covid-19 la başlamadı, çok önceden başladı. Aslında Atatürk’ten sonra siyasette başlayan çöküntü doğal olarak ekonomiye de olumsuz yansıdı. Atatürk kurtuluş ve kuruluş mücadelesini Tam Bağımsız olabilme adına verdi. 1938 den sonra özellikle 1950 den bu yana Tam Bağımsızlık uğruna verilen bir mücadele yok. Askeri darbelerle siyasetin şekillendirildiği bir ülkeyiz. 1980 darbesi ki Amerika bu darbeyi desteklemiştir; Türkiye’de şekillendirilen siyaset günümüze kadar geldi.Günümüzdeki siyaset ve siyaset dili kirlenmiş durumda. İşte bu kirlilik demokrasiyi, adalet ve adalet sistemini, eğitimi, ekonomiyi, kültürü ve ahlakı her geçen gün erozyona uğratmaktadır.
Yapılan araştırmalarda toplumun büyük bir bölümü siyaset ve siyaset kurumuna güvenmiyor.
Nasıl güvensin ki?
Bir tarafta siyasetle iç içe olan yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, şantaj, yaratılan mutlu bir azınlık; diğer tarafta işsizlik, yoksulluk, gelecek kaygısı.
Siyasetin yozlaşmasının ve kirlenmesinin yarattığı bu çıkmazı aşabilmenin tek çaresi ise gene siyaset ve siyaset kurumudur.
Covid-19 yukarıda bahsettiğim gibi dünya halklarının değer yargıları üzerinde birçok değişikliğe neden oldu ve olmaya devam ediyor.Gerçeklikten uzak yaratılan algılarla siyasette başarılı olmak eskisi gibi kolay olmayacak.
Sokaktaki vatandaş; sağlığından endişe ediyor, aşı işi olmayanlara her geçen gün yenileri ekleniyor, işi olanlar ya çalışma koşullarından rahatsız ya da her an işsiz kalma korkusu içindeler.
Yani İş Bankası, Ayasofya gibi bir dertleri yok.Sokakta kime dokunsan bin ah işitiyorsun.
“Nurlu ufuklar, umutlu yarınlar…” vaatlerinin eskisi gibi karşılığı olmayacaktır.Sorunları tüm sıcaklığı ile yaşayan insanlara; sadece sorunların dile getirilmesi yeterli olmuyor. Açmazdan nasıl çıkacaklarını ayakları yere basan inandırıcı çözüm önerilerine ihtiyaçları var.
Gerçek olan bu…